ADALET
- Ümit BEYNEL
- 23 Mar
- 3 dakikada okunur

Bu seferki blog yazım maalesef teknik olmayacak. Ülkemizdeki son gelişmeler kapsamında ben de, partilerden bağımsız olarak (ki zaten öyle olmalı) ülkedeki adalet isteyen milyonlarca kişiden biriyim ve bu günkü blog yazımın konusunu da ADALET yaptım.
Adalet, bireylerin haklarını koruyan, toplumsal düzeni sağlayan ve güven duygusunu pekiştiren en önemli değerlerden biridir. Tarih boyunca filozoflar, hukukçular ve toplum bilimciler adaletin ne olduğu, nasıl sağlanacağı ve neden bu kadar önemli olduğu üzerine düşünmüşlerdir. Günümüzde de adalet, bireysel ilişkilerden devlet yönetimine kadar hayatın her alanında kritik bir kavram olmaya devam etmektedir.
Adaletin Tanımı ve Önemi
Adalet, en basit tanımıyla, herkese hak ettiğini vermek anlamına gelir. Ancak bu tanım, farklı toplumsal yapılara ve hukuki sistemlere göre değişiklik gösterebilir. Aristoteles, adaleti "eşitleri eşit, eşit olmayanları ise farklı şekilde değerlendirmek" olarak tanımlarken, John Rawls adaletin "toplumun en dezavantajlı kesimlerinin faydasını maksimize edecek şekilde dağıtılması gerektiğini" savunmuştur. Siz adaleti kapsayıcı olmaktan çok belli bir zümrenin korunması ve kollanması için kullanıyorsanız onun adı adalet değildir. Olsa olsa zulümdür.
Adaletin olmadığı bir toplumda kaos, güvensizlik ve huzursuzluk hakim olur. İnsanlar haklarının korunmadığını düşündüklerinde adalete olan inançlarını kaybeder ve sosyal düzen bozulur. Bu nedenle güçlü bir hukuk sistemi ve tarafsız bir yargı mekanizması, sağlıklı bir toplumun olmazsa olmazıdır.
Adaletin Çeşitleri
Adalet farklı şekillerde ele alınabilir:
1. Dağıtıcı Adalet
Kaynakların, hakların ve fırsatların adil bir şekilde dağıtılmasını ifade eder. Sosyal devlet anlayışı, eğitim ve sağlık gibi hizmetlerin eşit erişimini sağlamaya çalışarak dağıtıcı adalet ilkesine dayanır.
2. Düzeltici Adalet
Bir haksızlık veya zarar meydana geldiğinde, bu haksızlığın düzeltilmesi gerektiğini savunur. Ceza hukuku ve tazminat sistemleri bu adalet türüne örnek olarak gösterilebilir. Ancak ülkemizde özellikle kadın cinayetleri ve trafik cinayetleri için düzeltici adaletin kamu vicdanını rahatlattığını söyleyemiyoruz.
3. Yasal Adalet
Toplumda geçerli olan yasaların adil olması ve herkes tarafından eşit şekilde uygulanmasını ifade eder. Burada da özellikle hukukun belli bir parti için hiç işletilmemiş olmasını ancak diğer partiler için bir silah olarak kullanıldığını görüyoruz. Hukukun üstünlüğü, yasal adaletin temel ilkesidir. Bundan dolayı halk ayrışmaya uğramakta ve bu toplumsal öfkeyi tetiklemektedir.
4. Sosyal Adalet
Toplumdaki bireyler arasındaki eşitsizlikleri en aza indirerek, herkesin eşit hak ve fırsatlara sahip olmasını sağlamayı amaçlar. Gelir dağılımı, işçi hakları ve insan hakları sosyal adaletle doğrudan ilişkilidir ve ülkedeki ekonomik durum mevcut iktidarın bu konuda da sınıfta kaldığını göstermektedir.
Adaletin Sağlanması İçin Neler Yapılmalı?
Bağımsız Bir Yargı Sistemi: Siyasi baskılardan uzak, tarafsız bir yargı sistemi adaletin temel taşlarından biridir. Hiçbir parti veya siyasi elitin yargı üzerine baskı kurması veya yönlendirmesi, bu yönde demeçler vermesi düşünülemez.
Hukukun Üstünlüğü Sağlanmalı: Yasalar herkes için eşit şekilde uygulanmalı, hiçbir kişi veya kurum hukukun üstünde olmamalıdır. Ülkemize hukukun üstünlüğünden bahsedilse de, kamuoyunda birçok iddia olmasına rağmen görevde olsun veya olmasın iktidardaki hiçbir bakana, belediyeye veya milletvekiline soruşturma açılmamış olması düşündürücüdür.
Eğitim ve Farkındalık Artırılmalı: Adalet kavramının toplumda doğru anlaşılması için hukuk bilincinin yaygınlaştırılması gerekir.
Eşit Fırsatlar Sunulmalı: Ekonomik ve sosyal adaletsizlikler giderilerek herkesin eşit haklara sahip olması sağlanmalıdır.
Yine de adalet, sadece iktidardan beklenecek veya mahkemelerde aranacak bir kavram değildir; günlük hayatımızın her alanında var olmalıdır. İş hayatında, aile ilişkilerinde, eğitimde ve toplumsal yaşamda adaleti sağlamak, daha yaşanabilir bir dünya için hepimizin sorumluluğudur. Çalışanları arasında adil olmayan bir yönetici, aile hayatında despot bir baba, okulda sadece çalışkan öğrencilerini ödüllendiren bir öğretmenin, ülkede adalet olmadığını söylemesi abesle iştigaldir.
Adaletin olmadığı yerde huzur, güven ve gelişim de olamaz. Bu yüzden bireyler olarak adaletin sağlanmasına katkıda bulunmalı ve toplumun her kesiminde adil davranmaya özen göstermeliyiz.
Comentários